Söz konusu hayatta kalmak olduğunda da.. She does!
Bunu ben söylemiyorum ki! Ben biliyorum, Ayça’yı tanıyorum zaten. Ama annem, babam, kardeşim, Ayça’yla hiç tanışmamış arkadaşlarım, Ayça’yı yalnız işlerinden bilen insanlar, hasbelkader Ayça’dan bahsettiğim herkes aynı şeyi söylüyor. Ayça yapar!
Ben Antalya’ya giderken, İzmir’de yaşayan herkes Ayça’yı tanıyor gibi gelmişti bana. Sanki ben İzmirlileri temsilen gidecek, Ayça’nın hayatta olduğunu teyit edece ve geri dönecektim. Sonra kaldığımız yerden hayatımıza devam edecektik.
Ya yapamazsa..
Hastanenin bahçesinde tanıdık yüzler; İstanbul’dan, özlenen eski günlerden, Ayça ekseninde tanıştığım insanlar var, annesi, ablaları, eniştesi, teyzeleri, arkadaşları filan. Yanlış yere ve zamana ışınlanmış bilimkurgu figüranları gibiyiz. Ya da Ayça hakkında ama O’nun duymasını istemediğimiz bir şeyi konuşmak için toplanmış gibi.
......
Ben deli gibi korktum Aycuş uyurken. Ya uyanmazsa anasını satayım? Napıcaz o zaman? İnsanın aklı baş edemeyeceği şeyleri yok sayıyor ya, benimki de öyle; dalga geçiyor sanki birileri. Ayça bi' yere kadar gitmiş, biz de O'nu bekliyoruz. Niye Antalya'da, niye hastane bahçesinde bekliyoruz, onu hiç bilmiyorum. Olsun bekleyiş değil beklediğimiz kişi önemli bu kez. Aycuş'u bekliyoruz. Eh, geleceğinden de eminiz! Varsın absürd olsun durum, bekleriz.
........
Solunum cihazının sesine aşık olup aynı zamanda ondan nefret ediyorum. Ayça'nın yaşayacağından eminim, yaşamaya çalıştığından ama tek başına yapamıyor işte. Bir süre daha bu aletin sesli sesli üflemesine ihtiyacı var. Aycuş yardım istemez zaten. Söz konusu nefes bile olsa, ancak zorla yardım edebilirsin O'na.
........
Bir insanın anıları, fikri, hayali mi daha gerçek bedeni mi derseniz, bedeni derdim ben yoğun bakıma girdiğimde. Aycuş'un bedenini görmek, elini tutmak O'nun düşüncelerini de görmektir aynı zamanda, duygularını da görmektir. O'nun yaşadığını bilmektir!
........
Çok zormuş! Ağlamak ta, ağlamamak ta bazen..
.......
Aycuş'un yanına gidip eline enerjili su sürmeye çalışıyorum. Aybigin Abla'yla 'organize işler' olmuşuz, yoğun bakıma poşette okunmuş su sokuyoruz gizli gizli. Yaptığımızdan şüphemiz yok ta, kuralları çiğniyoruz diye tedirginiz biraz. Yakalanmaktan acayip korkuyoruz; bizim memleketimizde hemşirenin çemkirmesinden korkmayan hasta ya da hasta yakını var mı ki? Ağzını açıp usulca Ayça'nın başındaki tıbbi çöpün içine bırakıyorum poşeti. Oh be! Mission is completed :)
Ayça uyanmadan ben dönüyorum. Yazın Aycuş'la Kordon'da çimlerde oturduğumuz, Karaburun'dan Urla'ya göç ettiğimiz(!) İzmir'e. Evimden evime gidiyor gibi hissediyorum bu kez. Aybigin Abla'nın 'bir kardeşim daha oldu' mesajı bitiriyor beni. Çok mutluyum da bir tek uyanınca yanında olmayacağıma üzülüyorum.
.......
Bayramın ilk günü Ayça uyanıyor. Bayram bayram oluyor. Ayça yaşıyor, O'nunla birlikte biz de hayata dönüyoruz. Çok yaşa Aycuş!
okunmuş sular mı iyi etti Aycuş'u, şifa taşlarımı, enerji çalışmalarımı bilmem ama öyle bir sevgi çemberi vardı ki etrafında başka türlüsü gelmiyordu kimsenin aklına..
YanıtlaSiliyi ki beraberdik Özlem! siz olmasaydınız nasıl geçerdi o günler..
seni özlüyorum ben canım kardeşim, ilk fırsatta görüşmeliyiz..
aybigün :)